İncelemeOyun

Prey İncelemesi

Uzay konusu, içerisinde tuhaf yaratıklarla süslü oyunlar, her zaman ilgimi çeker. Hatta yaratığa gerek bile yok, uzay olsun da ne olursa olsun kafasını her zaman yaşarım. Hoş, söz konusu video oyunu olunca oyuncu insanın sevmediği tür sayısı oldukça azdır. Bu yazımızın konusu Prey. Ancak o tahmin ettiğiniz Prey değil. Hani 2006’daki FPS oyunundan bahsetmiyoruz. Bu Prey, önceki oyunlardan çok farklı ve konusu da alakasız. Yani elimizde bir serinin devamı değil, bambaşka bir oyun var.

Hikaye

Hikayeden spoiler vermemek adına özet geçecek olursak Prey; alternatif bir evrende geçiyor. Bu evren 1963 yılında John F. Kennedy (Amerika Başkanı)’ye düzenlenen suikast girişimini de konu alıyor. Tarihte bu suikast başarılı olmuştu ancak Prey’in hikayesinde Kennedy, ölmüyor. Hayatta kalarak uzay bilimine deli gibi yatırım yapıyor ve Dünya gezegenini geliştiriyor. Bir süre sonra Typhon isimli bir ırk, Dünya’ya saldırıyor. Gezegenin kurtulabilmesi için Sovyetler Birliği ve Amerika, bir araya gelerek bu ırkı yakalıyorlar. Ardından doğal olarak Typhon’lar, hapsediliyor. Bu hapis macerası, bir takım araştırma işlerinde kullanılmaya başlıyor. Aradan yıllar geçiyor ve birtakım olayların ardından Typhon, uzay boşluğuna serbest bırakılıyor, üstelik canlı olarak. Bu olaylar 1964 – 1980 yılları arasında geçiyor. Asıl gelişme ise kurulan TranStar şirketi, Kletka’yı satın almasıyla başlıyor. Bu isim, Talos I olarak değişiyor ve Typhon üzerindeki asıl incelemeler de burada başlıyor. Araştırmalar sürerken, nöromod (neuromod) isimli bir teknoloji keşfediliyor. Bu teknoloji sayesinde insanlar, bir takım yeteneklere sahip oluyorlar.

Oyundaki süreçte ise 2023 yılındayız, aydayız ve insanlığın son umudu durumlarındaki asıl karakter biziz. Karakterimizin ismi Morgan Yu. Bu arada Morgan Yu’nun cinsiyetini oyunun başında seçebiliyoruz. Oyunun başlangıcı sıradan bir günde uyanmaktan farksız. Uzay kıyafetimizi giyiyor ve testlerin yürütüldüğü odalara gidiyoruz. Bir takım sorulara cevap veriyor ve davranışlarımızın not alınışına şahit oluyoruz. Ancak o da ne, bizi test eden bilim adamının kahvesi acayip bir yaratığa dönüştü! Sonrasını hatırlamıyoruz…

Uyandık… Sanki aynı günü tekrar yaşıyormuşuz gibi aynı kıyafetimizi giyip, bilgisayarımızdaki mail bilgilerimizi kontrol etmek üzere ayaklanıyoruz. Ancak bu sefer bilgisayarımızdaki bilgiler, bulunduğumuz mekandan çıkmamız gerektiğini ve tehlikenin her yerde olduğunu söylüyor. Bu sırada arkada gerilim müziği, insanın içini gıcıklıyor. Koridora çıkıp karanlığın içerisine dalıyoruz ancak binmemiz gereken asansör orada değil. Odamıza geri dönüyor ve çıkış yolunu arıyoruz. Bundan sonrasında olacaklar ise karakterimizi şok edecek detaylarla dolu. Çünkü Morgan olarak kendimizle ilgili bilmemiz gereken çok şey var ve her detay, bizi güçlendiriyor; ayrıca bunun yanında korkutmaya da başlıyor.

Düşmanlarımızı tanıyalım

FPS türündeki oyunumuzun türü aksiyon ve macera. Bunların yanında bol bol korku öğesini de oyuncunun gözüne sokan Prey, müzik konusunda işleri o kadar abartmış ki nemden kıl kapar hale geliyorsunuz. En büyük düşmanımız mimic. Mimic’ler, her yerde olabiliyorlar. Bardak, sandalye, yemeyi düşündüğünüz yerdeki elma ve daha birçok eşyanın içerisinde saklanmış olabiliyorlar. İşin daha eğlenceli kısmı ise bu Typhon’lar, tek türde değiller. Yani daha gelişmiş, güçlü Typhon’lara (Nightmare, Phantom, Weaver ve daha fazlası) denk gelmek mümkün. Kaçmak gibi bir seçeneğimiz yok. En mantıklısı doğru açıdan, doğru şekilde saldırıya geçmek.

Teknik detaylara geçmeden, oyunun birden fazla sonu olduğunu bilmenizi isterim. Uzay istasyonundaki tek insan biz değiliz ve oyunda geçirdiğimiz birkaç saat sonra, bizim gibi hayatta olanları kurtarma, yardım etme gibi durumlarda oyun, farklı sonlarla bitebiliyor. Kurtarmayı amaçladığımız insanlar, ölü bulunabiliyor veya onlar da kaçış konusunda bize yardımcı olabiliyor.

Oyunun tamamı uzay istasyonun içerisinde geçmiyor. Yer çekiminin olmadığı yerlerde, bizi kısa yollarla tanıştıran farklı geçitler de mevcut.

Kaynak: FRAGTIST