Tek kişilik dijital ajans olmak mümkün mü?
Bugüne kadar teknolojik yenilikleri hep yakından takip eden birisiydim ama bunların nasıl kullanılacağı konusunda çok detaya girmiyordum. İşimizi büyütmek için yeni bir mobil uygulama mı çıkmış bilirdim, ne fayda sağlayacağını anlardım ama nasıl kullanılır ayrıntısı ile uğraşmazdım. Bunun iki temel sebebi vardı, birisi zaman darlığı ikincisi ise bulunduğunuz konum. Kurumsal hayat içinde pozisyonum gereği yapılacak işin nasıl pazarlanması veya duyurulması ile alakalı nelerin kullanılacağı ile çalışma arkadaşları ile ortak noktalarda buluştuktan sonra görev dağılımı yapar, sonrasında da sonuçlara odaklanırdım. Tabii ki, kampanyalar sonrasında analizler yapıp hangisi neden daha başarılı olmuş bunları anlamaya çalışır sonra yeni projelere odaklanırdım. Kısacası işleri delege ederdim ve kampanya sonrasında da benim için önemli kısımları analiz ederdim. Peki, ya şimdi?
Şimdiki durumum hem benzer hem çok farklı. Ağırlıklı olarak yabancı firmalara pazarlama danışmanlığı hizmeti verirken, eğitim ve etkinlik gibi ciddi zaman alan işler de yapıyorum. Eskiden farklı yetenekleri olan çalışma arkadaşlarım ile beraberken bugün tek başımayım. Gene işleri delege ettiğim çok değerli kişiler var ama bunların hiçbiri benim bünyemde çalışan kişiler değil. Kısacası, dış kaynak kullanımı yapıyorum. Her ne kadar bazı işler için dışarıdan hizmet alsam da, işin pazarlama kısmını kimselere bırakmıyorum çünkü insanın yaptıklarını ondan daha iyi kimsenin anlatamayacağını düşünüyorum. Sorun şu ki, vaktim çok kısıtlı ve ofis dışında olduğum zamanlarda oluyor ama dışarıdan hizmet aldığım bir dijital ajans varmış gibi birden fazla konuda tanıtımlar yapıyor ve projelerimi olabildiğince geniş kitlelere yayabiliyorum. Eminim benim gibi kendi işini yapan veya yapmak isteyen yüzbinlerce kişi var. Kimisi birazdan yazacaklarımın çok daha fazlasını uyguluyor, kimisi yaptığını zannediyor kimisi ise neye nereden başlayacağını bilemiyor. Umarım aşağıda yazdıklarım herkese faydalı olur ve işlerinde başarı getirir.
Eventbrite: Bir seminer yapacaksam Eventbrite’da bunu oluşturuyorum ve linkini her yerde paylaşıyorum. Türklerin de fazlasıyla aşina olduğu ve kullandığı bu programın en sevdiğim özelliği kayıt olan kişiye anında davetiye göndermesi ve etkinlik öncesi hatırlatma e-postası göndermesi oluyor. Burada kim kayıt olmuş, kayıtlar daha çok hangi kanaldan gelmiş vs gibi bir çok istatistikî bilgileri de görmek mümkün oluyor.
Pixabay: Her türlü etkinliği oluştururken, sosyal medyada paylaşım yaparken veya blog yazarken mutlaka güzel bir görsel kullanmaya çalışıyorum. Bunun mobil uygulamasını da kullandığımdan ofis dışındayken bile buradan resim yükleyip paylaşımlarımda kullanabiliyorum.
Canva: Bu programda her türlü sosyal medya kanalı için tasarlanmış binlerce banner var. Buradan beğendiğim bannerı seçip mesajı değiştiriyorum, ya aynı resimle veya Pixabay’dan alıp koyduğum resimle işlemi tamamlayıp her kanaldan yayıyorum.
GotoWebinar: Webinar yapmak için kullandığım bu program sayesinde aynı anda yüzlerce kişiye istediğim kadar online toplantı yapıyorum. Genelde hazırlamış olduğum sunumu gösterdiğim bu programda zaman zaman konuyla alakalı anketler de düzenleyerek kitlenin bilgisayar başında canlı kalmasını sağlıyorum. Bu program ile toplantı sonrası katılım sağlayan ve sağlamayanlara farklı e-posta gönderebiliyor, yapılan toplantının kaydını alabiliyor ve toplantı sonrası çok detaylı istatiki bilgilere ulaşabiliyorum.
Sosyal Medya: Paylaşımlarımı Google+, Facebook, LinkedIn, Twitter ve Instagram gibi kanallardan yapıyorum. Twitter’da karakter kısıtlamasından dolayı kısa kısa yazarken, Facebook’da linki ufak bir hikâye ile paylaşıyorum. LinkedIn’deki paylaşımlarımda her zaman fayda sağlayacak makaleleri yayarken Google+’da belli bir kurala uymadan sadece linki yazarak paylaşımda bulunuyorum. Instagram görselliğe hitap ettiğinden ve linke tıklanmadığından olmadığından burada da etkinlik paylaşmayı uygun görüyorum. Bu arada yaptığım etkinliklerin görüntüleri varsa bunu da Youtube’a yüklüyorum böylece bir görsel kütüphanesi de kendiliğinden oluşuyor.
Google Analytics: Günün sonunda amaç belli, internet sayfasına trafik sağlamak ve yaptıklarımı daha geniş kitlelere duyurmak. Buraya sıkça girip hangi kanaldan trafiğin geldiğini ve hangi yazıların daha fazla okunduğuna göz atıyorum. Yaptığım işin analizini yapmamı sağlayan bu programa genelde mobil uygulamasından bakıp hızlıca kararlar alabiliyorum.
Keynote: Bu programda bir sürü sunum örneği var ve istediğim sunumu buradan seçip yapmak istediğim şeye uyarlayabiliyorum. Seneler önce, “Cep telefonundan sunum hazırlayacaksın,” deselerdi gülüp geçerdim ama artık yoldayken bile sunum hazırlayıp, bunu e-postayla gönderip sonrasında da insanların önüne çıkıp konu hakkında konuşmamı yapabiliyorum. Zaten hakim olduğum bir konuda sadece 4-5 slaytlık görüntü olması için hazırlanması gereken sunumları genelde buradan hızlıca yapmayı tercih ediyorum.
Splice: Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımın gösterdiği bu programı oldukça fazla kişi kullanıyor. Videolarımı burada düzenleyip arka fona müzik bile koymamı sağlayan bu programı daha yeni yeni deniyorum ama kullanımı kolay ve güzel sonuçlar ortaya çıkıyor.
Yukarıda saydıklarımın dışında Meet up o hafta düzenlenen seminerlere göz atıyor, Pocket ile o anda internette okuyamayacağım yazıları etiketleyip sonradan okuyor, Zoom/Skype ile görüntülü toplantılarımı yapıyor, Photoscan ile müşteriye anında faturanın taranmış halini gönderiyor, Sendpulse ile blog yazılarımı takipçilerime e-postalıyor, Udemy ile kendimi geliştirmek istediğim konular ile ilgili online eğitimler alıyorum. Yerim çok geniş olmadığından kullandığım programların belli başlı olanlarını burada yazdım ama sadece bunları bile kullansanız inanılmaz geri dönüşler alacağınızı size garanti ederim. Yazımın başında sorduğum soruyla bitirirsek; pazarlama anlamında sizce ben tek başıma bir ajans olmuş muyum?
Kaynak: Murat Erdör, Dijital Dönüşüm Danışmanı